SEDDK Duyurdu: Orman yangını mağdurlarına BES’te kısmen ödeme kolaylığı
SEDDK Duyurdu: Orman yangını mağdurlarına BES’te kısmen ödeme kolaylığı
İçeriği Görüntüle

Sigorta sektörünün sadece bir poliçe sağlayıcısı değil, ekonomik istikrarın sigor­tası haline dönüştüğünü belirten Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Baş­kanı Uğur Gülen, küresel ekono­mide dengelerin yeniden kurul­ması, jeopolitik riskler, iklim de­ğişikliğinin maliyetleri, tedarik zinciri kırılganlıkları ve dijital­leşmenin bu dönüşümün başlıca nedenleri olduğunu söyledi. Gü­len, DÜNYA Gazetesi’ne verdiği özel röportajda; “risk” kavramını hem daha karmaşık hale geldiğine hem de ekonomik sürdürülebilir­liğin merkezine taşıdığına işaret ederek, Türkiye açısından sigorta sektörünün önemine ilişkin çar­pıcı tespitlerde bulundu. Sigorta sektörünün, kamu maliyesi üze­rindeki risk yükünü azaltan, enf­lasyonla mücadeleyi destekleyen ve uzun vadeli yatırımlara kaynak yaratan stratejik bir araç olduğu­nun altını çizen Gülen, “Türki­ye Sigorta Birliği olarak; Zorunlu Afet Sigortasının hayata geçiril­mesi, TES ile özel emeklilik sis­teminde önemli reformların dü­zenlenmesi, Tarım Sigortaları Re­formu, Yeşil Finansman Sigorta Mekanizması, Katılım Sigorta­cılığı Gelişim Programı ve Türk Devletleri Sigorta Birliği projele­riyle ülkemizin ekonomik daya­nıklılığını kalıcı hale getirecek ye­ni bir sigorta mimarisi inşa ediyo­ruz. Sigorta sektörü artık yalnızca bir finansal koruma aracı değil, ekonominin yeniden yapılanma­sında çözüm ortağıdır. Afetlerden enflasyona, yatırımlardan sosyal politikalara kadar birçok alan­da sigortacılık, Türkiye’nin mali disiplini ve büyüme hedeflerine doğrudan katkı verecek potansi­yele sahiptir” dedi.

Finansal sistemin üçüncü ana sütunu

Prim üretiminde 956 milyar TL’lik büyüklüğe ulaşan sigor­ta sektörünü ‘finansal sistemin üçüncü ana sütunu’ olarak nite­lendiren Gülen, bir önceki yıla gö­re yaklaşık %50 artışa dikkat çek­ti. Gülen, sektörün toplam aktif­lerinin 81,6 milyar doları aşarak, finansal aracılık sistemine ciddi bir derinlik kazandırdığını vurgu­layarak, “Bu güç, aynı zamanda ka­mu maliyesine yönelik risk pay­laşım mekanizması oluşturmak açısından stratejik önem taşıyor. Sigorta sektörü Türkiye’nin ma­li disiplinine, yatırım kapasitesi­ne ve sosyal dayanıklılığına doğ­rudan katkı sunacak bir kalkınma ortağıdır” diye konuştu.

“Yeniden yapılanmanın stratejik ortağıyız”

TSB’nin afet­lerden emek­lilik sistemi­ne, yeşil dö­nüşümden dijitalleşmeye kadar birçok alanda Türkiye’nin yeni­den yapılanma sürecinde stra­tejik bir rol üstlenmeye hazır­landığını anlatan Gülen, şunları söyledi: “Türkiye ekonomisinin risklerini öngören, yöneten ve fi­nansal sistemin yeniden yapı­lanmasında çözüm ortağı bir ya­pıya dönüştük. Hazine ve Mali­ye Bakanlığı’nın mali disiplin ve büyüme hedefleriyle tam uyumlu bir dönüşüm perspektifi sunduk. Türkiye Sigorta Birliği olarak bu sürecin merkezinde yer almak, ekonominin kalıcı sigortasını oluşturmak istiyoruz.”

Her hedefi en az ikiye katlayan vizyon

Gülen, “Daha kapsayıcı, daha dijital, daha dayanıklı” bir eko­sistem üzerine kurguladıkları vizyonlarında belirledikleri her hedefte en az iki katlık bir geliş­menin şart olduğunun altını çiz­di. “Bu hedefler, sadece finansal büyüme değil, ekonomik ve top­lumsal risk dayanıklılığının ar­tırılması anlamına gelmektedir” diyen Gülen, sıralamayı “Prim üretimini 24 milyar dolardan 45 milyar dolara yükseltmek, sigor­talılık oranını %2,8’den %5’e çı­karmak, BES fon büklüğünü 2 tril­yon TL’den 5 trilyon TL’ye ulaş­tırmak, afet, sağlık, siber ve yeşil sigortalarda kapsama alanını iki katına çıkarmak, katılım sigorta­cılığı payını %10’un üzerine taşı­mak” şeklinde yaptı.

“Deprem sigortası poliçelere sabitlensin”

Üzerinden 3 yıla yakın süre ge­çen asrın felaketi 6 Şubat dep­remlerinin yaraları sarılmaya de­vam ederken, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bugüne kadar 3,6 trilyon TL (yaklaşık 90 milyar dolar) kaynak tahsis edil­diğini açıklamıştı. Gülen, Kahra­manmaraş depremlerinin toplam ekonomik maliyetinin 100 milyar dolar olduğunu, bunun yalnızca 5 milyar dolarlık kısmının sigorta sektörü tarafından karşılandığı­nı hatırlatarak, şöyle konuştu: “Bu da sigortalılık oranının afet yöne­timindeki önemini bir kez daha ortaya koydu. TSB olarak bu kap­samda ‘Deprem Reform Ajandası’ başlığı altında, zorunlu deprem si­gortasının ticari yapılarla entegre edilmesi ve kamu reasürans yapı­sının güçlendirilmesi öneriyoruz. Söz konusu ajandamız, ülkemi­zin hassas noktası olan deprem riskinin tüm sigorta poliçelerine sabit ve özel hazırlanmış kapsa­mıyla dâhil edilmesinden başla­yıp, sigortalılığın artması, alter­natif fonlar yaratılması, dağıtım kanallarının bilgi seviyelerinin yükseltilmesi ve bilinçlendiril­mesi, sektörel düzenlemeler dâhil olmak üzere ‘sigortalıyı’ odağına alan birden fazla alanda, çok taraf­lı ve çok boyutlu reform önerileri­ni içeriyor.”

Gıda enflasyonuna karşı finansal kalkan

Türkiye tarımı 2025’te don, ku­raklık, dolu, sel ve orman yangın­ları gibi birçok ağır afetle karşı karşıya kalırken, TARSİM “ku­ruluş tarihinin en yüksek hasar ödeme yılı” olarak gördüğü bu yıl­da toplam 35 milyar TL’ye yakın bir tazminat ödemesi gerçekleş­tirdi. Gülen, “Tarım sigortaları­nın kapsayıcılığını artırarak bu etkinin düşürülmesi mümkün. Ayrıca sigorta, tarımsal kredi­lerin teminat kalitesini artıra­rak üretim finansman maliyet­leri azaltılabilir” dedi. Gülen, bu yönde veri tabanlı sigortacılıkla tarım verilerini fiyat istikrarı ve enflasyon hedefiyle entegre eden yeni bir model üzerinde çalışıla­bileceğine dikkat çekti.

Karbon piyasasına sigorta güvencesi

Gülen, Türkiye’nin 2053 Net Sı­fır hedefi doğrultusunda karbon piyasasının sigorta güvencesiyle desteklenmesini gerektiğini sa­vunarak, “Karbon fiyatlamasıy­la yıllık 5 milyar dolarlık bir piya­sa oluşacak. Bu sistemin sigorta teminatı altına alınması yatırım güvenliği sağlayacaktır. Ayrıca geçtiğimiz aylarda yürürlüğe gi­ren İklim Kanunu, sigorta sektö­rünün rolünü yasal zemine taşı­mış durumda. Kanun kapsamın­da TSB, emisyon ticaret sistemi ve yeşil finansman politika­larına danışmanlık sağ­layan ve kısa süre önce ilk toplantısını yapan kurulda aktif rol üstleniyoruz” ifa­delerini kullandı.

“Yaşlı bakımında bölgesel hizmet ihracatçısı olabiliriz”

TÜİK projeksiyonlarına göre, yaşlı nüfus oranı 2030’da %13,5, 2040’ta %17,9, 2060’ta %27, 2080’de %33,4’e ulaşacak. Bu ar­tış yalnızca demografik bir deği­şim değil, aynı zamanda yeni bir ekonomik alan anlamına geli­yor. 2026 yılı Cumhurbaşkanlığı Programında, bu dönüşümün ge­tireceği yükleri hafifletmek ama­cıyla uzun süreli bakım sigorta­sı sisteminin hayata geçirilmesi için çalışma yapılacağı vurgula­nıyor. OVP de sosyal güvenlik sis­teminin mali sürdürülebilirli­ğini güçlendirmeyi ve yaşlanan nüfusa yönelik risk temelli mo­dellerin geliştirilmesini öncelik­li hedef olarak tanımlıyor. Gü­len’e göre, “Yaşlı bakım sigortası ve sağlık destek ürünleri hem ka­mu üzerindeki sağlık harcama­sı yükünü azaltacak hem de yeni bir hizmet ihracatı alanı oluştu­racak. Yaşlanan nüfusun getir­diği yaşlı bakım sigortası ihtiya­cı, Türkiye’yi bu alanda bölgesel hizmet ihracatçısı yapabilecek bir fırsat sunmaktadır.”

BES fonları yeşile dönebilir

Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES), 22 yıllık süreçte büyük bir başarı ivmesiyle 2 trilyon TL se­viyesine geldiğine işaret eden Gü­len, BES’teki reform önerilerine ilişkin şöyle konuştu: “BES ar­tık sadece bir tasarruf aracı değil, ‘uzun vadeli yatırım fonu’ olarak görülmeli. 2030 itibarıyla 5 tril­yon TL’ye ulaşmasını beklediği­miz fonların yüzde 10’unun yeşil tahviller veya altyapı projelerine yönlendirilmesi bu alanlarda ye­ni yatırım kapasitesi yaratabilir. Öte yandan 2026 yılında devreye girecek Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) ile birlikte, 20 mil­yondan fazla kişinin sisteme dâhil olması ve fon büyüklüğünün GSY­H’nin %10’una ulaşması bekleni­yor. TES hem çalışan hem işveren hem de devlet arasında dengeli bir model oluşturacak. Böylece tasar­rufların artışı sağlanacak ve cari açığın sürdürülebilir şekilde yö­netilmesi ve yatırımların uzun va­deli finansmanı için güçlü bir ze­min oluşacak.”

Dijitalleşme kayıt dışı prim kaybını azaltabilir

Sigorta sektöründe dijital dönüşüm artık yalnızca operasyonel bir tercih değil; sektörün rekabet gücünü ve sürdürülebilirliğini belirleyen stratejik bir alan haline geldi. Gülen, “Teknoloji artık yalnızca hız değil; sigortacılığın her aşamasında verimlilik, şeffaflık ve müşteri deneyimi demektir. Dijital sigorta platformlarının regülasyonla uyumlu hale gelmesi, kayıt dışı prim kaybını azaltabilir. Bu nedenle dijital sigortacılığa yönelik bir düzenleme hazırlanmalı” ifadeleriyle sektörün önceliğini ortaya koydu.

Hedef, 250 milyon dolarlık sigorta hizmet ihracatı

Türk Devletleri arasında kurulan sigorta entegrasyonu platformuyla bölgesel dayanışmayı finansal sisteme entegre eden TSB, faaliyetlerine başlayan Türk Dünyası Sigorta Birliği’nin İlk toplantısını Azerbaycan’ın Şuşa kentinde gerçekleştirdi. Birliğin 2026 yılındaki buluşmasına Türkiye’nin ev sahipliği yapacağını duyuran TSB Başkanı Gülen, “Türk Dünyası Sigorta Birliği’ni çok önemsiyoruz. Türk dünyasında ortak Reasürans Havuzu ve Plaka Tanıma Sistemi projeleriyle sigortacılığı bir hizmet ihracatı alanına dönüştürüyoruz. 2026 itibarıyla yıllık 250 milyon dolarlık sigorta hizmeti ihracatı hedefliyoruz” dedi.