Türk Sigorta Sektöründe Dijitalleşme ve Diğer Bilim Kurgu Hikâyeleri
Sigorta, tarih boyunca "kırk yılda bir olur" deyiminin yanına gururla kendi soyadını ekletmiş bir sektör. Ama artık o kırk yıl, yapay zekâya göre kırk milisaniye bile değil. Evet sevgili okur, Türk sigorta sektörü de dijitalleşmenin büyülü lambasını ovalamaya başladı. Cin çıkmadı ama chatbot çıktı. Fena mı?
Eskiden poliçeyi alırdınız, zarfa koyardınız, üstüne sigortacıdan "kredi kartı gibidir, cüzdanda taşınmalı" uyarısı alırdınız. Bugün ise bir mobil uygulamaya giriyor, birkaç tıklamayla sigorta yaptırıyor, hasar kaydınızı yüklüyor, hatta yapay zekânın sizi 'samimi' bulup bulmadığını görüyorsunuz. Kandırmaya çalışırsanız, RPA (robotik süreç otomasyonu) göz kırpmadan yakalıyor. Hal böyle olunca, sektör artık sadece teminat değil, teknolojik tolerans da sağlamak zorunda.
Insurtech: Sigortanın Ayfonu
Dijitalleşmenin sigortadaki adı insurtech. Yani teknolojiyle evli sigorta şirketi. Türkiye’de bu evlilik henüz balayında sayılır. Yapay zekâ, makine öğrenimi, büyük veri analitiği gibi teknolojiler devrede ama iş blok zincirine, akıllı sözleşmelere gelince bir sessizlik oluyor(!). Hâlâ bazı şirketlerin “blok nedir?” sorusuna “çocukken oynardık” cevabını verdiği iddiaları var 😊. Doğruluğu teyide muhtaç tabii...
Yapılan kapsamlı araştırmalara göre (evet, ciddi kaynaklardan söz ediyorum: İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Pınar Aydemir’in 2023 tarihli doktora tezi), Türkiye’de dijital teknolojileri en yoğun kullanan şirketler güçlü sermaye yapısına sahip olanlar. Yeni kurulan, dijitalleşme doğumlu şirketler de teknolojiye daha sıcak. Ne de olsa eski köye yeni chatbot gerek.
Aktüerler: Sektörün Kahramanları!
Dijitalleşmeden önce aktüerler, kalem kağıtla, hesap makinesiyle ve “benim sezgim bu riski kaldırmaz” diyerek sigorta dünyasının Jedi’larıydı. Şimdi yapay zekâ, makine öğrenmesi ve tahmin analitiği (predictive analytics) devrede. Ama bu kahramanlar hâlâ ekran başında, algoritmaların kalbini yokluyor. Zira bir algoritma, “bu risk düşük” diyebilir ama sektör bilir ki, uygulamada İstanbul trafiğinde evrak taşıma ihtimali varsa, o risk yüksektir kardeşim. İşte burada insan aklı devreye girer, dijital zekâyla el ele verir.
Artık risk matrisleri RPA ile çiziliyor, modeller Python’la konuşuyor, ama yorum hâlâ insanda. Sigortacılığın gizli süper gücü hâlâ: "Deneyimli aktüerler + akıllı yazılımlar" formülü. Dijitalleşme burada sadece kostüm değişikliği, kahramanlar aynı.
Chatbot mu, Çağrı Merkezi mi? Hangisi Gerçek?
Sektörde dijitalleşmenin en çok görüldüğü alanlar: fiyatlandırma, operasyon, hasar ve satış. Özellikle chatbot ve voicebot'lar, müşteri temsilcilerini geride bırakacak kadar etkili. Ancak bazı kullanıcılar, karşısındaki botun samimiyet derecesine göre hâlâ “Canlı birine bağlanmak istiyorum” ısrarında. İnsanlık hâlâ kazanıyor gibi. (Şimdilik.)
Veri Güvenliği: Sigortacının En Yeni Kâbusu
Dijitalleşme güzel, hızlı, etkileyici. Ama bir “Eyvah, kişisel verilerim nereye gidiyor?” sorusu var ki, sektörün uykusunu kaçırıyor. KVKK mevzuatı devrede, şirketler temkinli. Zira bir müşteri, verilerinin sızdığını öğrenirse tazminat değil, X’de linç istiyor. Sektörde yapılan araştırmalar da sektörün %57’sinin dijitalleşmeden siber güvenlik nedeni ile korktuğunu söylüyor. Haksızlar mı? Yorum sizde 😊
Gelecek: Açık Sigortacılık ve API Rüyaları
Önümüzdeki dönemin yıldız oyuncuları belli: açık sigortacılık (open insurance), API’ler ve kişiselleştirilmiş ürünler. Sektör, müşteriyi sürecin merkezine koymak zorunda. "Ne verirsen alır" devri bitti, "ne istersen tasarlarız" dönemi başlayalı çok oluyor. Ama bu, sigortacının işini kolaylaştırıyor mu? Tartışılır. Çünkü müşteri artık sadece bir poliçe değil, UX, UI, kişisel kampanya ve NFT destekli hasar belgesi istiyor.
Sonuç: Dijitalleş ya da Dinazorlaş!
Türk sigorta sektörü dijitalleşmenin henüz çok başında. Kimileri yüzmeyi öğreniyor, kimileri suya ayağını yeni sokuyor. Ama kesin olan bir şey var: Bu devrimden kaçış yok. Teknolojiyi doğru kullanan kazanacak. Kullanmayan mı? Onun da evrakı çoktan dijital arşive kaldırıldı bile…