LIFE

Günümüzün Görünmez Tehdidi: Ekran Maruziyetinin Psikolojik Etkileri

Uzman Klinik Psikolog M. Bülent Baykal, artan ekran süresinin bireyler üzerindeki psikolojik etkileri, farklı yaş gruplarında ortaya çıkan sonuçlar ve ekran bağımlılığıyla baş etme yöntemleri hakkında merak edilenleri yanıtladı

1. Günümüzde artan ekran maruziyeti psikolojik olarak en çok hangi hastalıkları tetikliyor?

Bu durum yani sosyal medyada çok fazla vakit geçirmek ve video oyunlarına bağımlı olmak, sosyal yaşamdan ve gerçek hayattaki iletişim ve etkileşimlerden uzaklaşmaya, uzun vadede yalnızlık ve izole edilmişlik hissine neden olarak depresyonu tetikleyebilir.

Sosyal medyada sanal ideal yaşamları gören kişi, kendisinin olmak isteyeceği o duruma hiç gelemeyeceğini düşünerek eksiklik ve yetersizlik duygularıyla baş etmede zorluk çekebilir ve depresif moda geçebilir.

Ekrana bağımlı olan kişiler, bu durumdan uzaklaştıklarında yoğun anksiyete ve iç huzurunun bozulması gibi kaygı bozuklukları yaşayabilirler.

Sürekli ekran önünde olan kişiler, hızla akan yoğun ve dağınık uyarıcılara ve içeriklere maruz kaldıklarında beyinde uyaran beklentisine yol açabilir. Bu durum, çocuk ve gençlerde farklı konular söz konusu olduğunda dikkatlerinin çok erken dağıldığı, odaklanmada problem yaşadıkları ve DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) benzeri semptomlar gösterebildikleri gözlemlenmiştir.

Ekran bağımlılığı adı üzerinde bir bağımlılıktır ve diğer bağımlılıklar gibi dürtü kontrol bozuklukları ve davranışsal problemlere yol açabilir.

2. Hangi yaş grupları daha risk altında ya da yaş gruplarına göre etkilenme durumlarını nasıl tanımlayabiliriz?

Yoğun ekrana maruz kalma en çok 0-6 yaş grubu çocuklarda dikkat ve öğrenme süreçlerini bozabilir. Ekran ellerinde olmadığında ise sinirlilik, içe kapanma, kaygı ve öfke gibi tepkiler vermelerine yol açabilir.

Ergenlik çağında olanları ise 12-18 yaş grubu olarak ele alabiliriz. Yoğun sosyal medya kullanımı, siber zorbalığa maruz kalmalarına, akran baskısına, uyku düzeni değişiklikleri yaşamalarına, akademik başarı düşüşü gözlemlemelerine ve dolayısıyla depresyon ve kaygı bozukluklarına daha çok yakalanmalarına neden olabilir.

3. FOMO (bir şeyleri kaçırma korkusu) nedir? Gençler anlık olarak bunun ne kadar etkisi altında?

FOMO, dijital hayatta ortaya çıkan, önemli gördüğümüz bir şeyleri kaçırma, akranlarımızdan geride kalma, bizim için önemli olan olaylardan haberdar olamama korkusudur. Bunun temel özelliği; sosyal medyada görülen “ideal” hayatlara öykünmek, kendini onlarla kıyaslamak ve o duruma ulaşmak için sürekli haberdar olma ihtiyacı hissetmektir. Bu da FOMO’yu tetikleyebilir. Ayrıca bir gruba ait olma ihtiyacı özellikle ergenlerde en üst noktadadır ve o grubun dinamiklerinden sürekli haber almak isterler. Bu da 7/24 dikkatlerini oraya vermelerine yol açarak FOMO’yu tetikleyebilir. Üçüncü olarak, sosyal medyaya girmediği anda eksik kalacağını düşünen kişilerin akıllarında sürekli online olma isteği olabilir ve bu durumda diğer yapmaları gereken işleri erteleyerek kendilerini sosyal ve finansal olarak zor durumda bırakabilirler. Bu da FOMO’nun bir başka özelliğidir. Anlık olarak gençlerin çok yoğun bir şeyleri kaçırma korkusu yaşadıklarını, ellerinden telefonlarını düşürmediklerini ve birçok ergenin yolda karşıdan karşıya geçerken bile telefona baktıklarını görüyoruz.

4. Uyku bozuklukları ile depresyon arasında nasıl bir ilişki vardır ve burada ekranın rolü ne kadardır?

Depresyonun belirtilerinden biri de uyku bozukluklarıdır. Depresyonda çok yoğun olarak uykuya dalmakta zorlanma, uykusuzluk, gece sık sık uyanma ve sonra uyuyamama ya da bazen aşırı bir şekilde uyuma, kalkamama belirtileri görülebilir.

Ekran süresinin çok yoğun olması, uyku ve depresyon döngüsünde belirtileri tetikleyici olabilir. Maruz kalınan mavi ışık, beynin belirli bir bölgesindeki reseptörleri bozarak melatonin adlı uykuyu düzenleyen hormonun işlevini bozar ve uyku problemleri artar. Ayrıca yatakta sosyal medyada gezinmek, beynin sürekli uyaran almasına ve dinlenmeye geçmesini engeller. Yatmadan önce en az 2 saat önce ekrana bakmayı kesmek iyi olacaktır.

5. Ekran süresini azaltmak isteyen kişiler için psikolojik destek veya terapi var mı?

Ekran süresini azaltmak için yapabileceğimiz bazı şeyler vardır. Bunlardan biri Bilişsel Davranışçı Terapi’dir. Bu terapi ekolünde kişinin ekran kullanımına yol açan, kendisine söylediği olumsuz düşünceler sorgulanır ve bu düşüncelere bağlı gelişen davranışlar, ilk önce düşüncelerin farkına varılması sağlanarak değiştirilir. Düşünceyi tetikleyen öğeler belirlenir ve başa çıkmak için farklı düşünceler geliştirmesi sağlanır. Bir başka yöntem de bireysel danışmanlıktır. Bu tedavide kişi, ekran başında neden o kadar çok kaldığı ile ilgili altta yatan nedenleri (örneğin travmalar, ilişkilerdeki eksiklikler, yetersizlik duyguları vb.) fark eder ve bu sorunlara terapist ile çözüm üretilir. Bir diğer sistem de Aile Terapisidir. Bu terapi biçiminde, özellikle ergenlerde, tüm aile bireyleri için uygun ve sağlıklı iletişim biçimleri üzerinde durulabilir. Bazen de ekran bağımlısı olan kişilerin grup terapisinden yarar gördükleri, kendi sorunlarına sahip diğer kişilerin deneyimlerinden ve çözüm önerilerinden fayda gördükleri bilinmektedir.

6. Dijitalleşmenin artmasıyla ekran süresinin psikolojik etkileri gelecekte nasıl şekillenecek? Nasıl bir öneri yapabiliriz?

Artan ekran sürelerinin özellikle çocuklar ve gençlerde olumsuz yaşam deneyimlerini artırarak daha fazla uyum sorunları yaşamalarına yol açacağı tahmin edilebilir. Ayrıca bilişsel süreçlerde kötüleşme, konsantrasyon sorunları, sosyal izolasyon, özgüven sorunları, iletişim bozuklukları, depresyon ve anksiyetenin yoğunlaşarak devam edeceğini tahmin etmek zor olmayacaktır.
Bunların önüne geçmek için alternatif aktiviteler bulabiliriz. Hobilerimizi çeşitlendirebiliriz, sosyal etkileşimlerimizi artırabiliriz, cihazlarla olan ilişkimizi normalleştirebilir ve zaman yönetimini uygun hale getirebiliriz. Yapamıyorsak, destek alabiliriz.